Mutluluğa adım atmak için engellerin bir önemi yoktur!

Yazıyı Sosyal Medyada Paylaş

Selim, doğduğunda doktorlar onun yaşama ihtimalinin çok düşük olduğunu söylemişti. Spina bifida adı verilen bir omurilik rahatsızlığıyla dünyaya gelmişti ve bu rahatsızlık onun ömrü boyunca tekerlekli sandalyeye mahkum olmasına neden olacaktı. Ancak, Selim’in ailesi ona her zaman güçlü olmayı ve hayata tutunmayı öğretti. Babası ona, “Engeller hayatımızı zorlaştırabilir, ama asla durduramaz,” derdi.

Selim, çocukluğunu diğer çocuklar gibi parklarda koşturup oynayarak geçiremese de, hayatının her anında büyük bir azim ve kararlılıkla mücadele etti. Eğitim hayatında da başarıdan başarıya koştu. Matematiğe olan ilgisi onu bilgisayar mühendisliğine yönlendirdi ve üniversitede bu alanda okudu.

Hande ise doğuştan işitme engelliydi. Onun dünyası sessizdi, ama bu sessizlik onu asla yıldırmadı. Ailesi ona işaret dilini öğretmiş ve toplumla iletişim kurabilmesi için gereken tüm desteği sağlamıştı. Hande de Selim gibi hayatta karşılaştığı zorlukları azimle yenmişti. Çocukluğundan beri resim yapmaya tutkun olan Hande, güzel sanatlar fakültesinde eğitim aldı ve çok yetenekli bir ressam oldu.

Selim ve Hande’nin yolları üniversitede kesişti. Selim, üniversitenin engelli öğrencilere yönelik düzenlediği bir etkinlikte gönüllü olarak görev alıyordu. Hande ise aynı etkinlikte kendi yaptığı tabloları sergilemek için oradaydı. Hande’nin renklerle dolu dünyası, Selim’in ilgisini çekmişti. Tablolarının her biri, sessizliğin içinde renklerin konuştuğu birer hikaye anlatıyordu.

Selim, etkinlik boyunca Hande’yi izledi. Hande’nin gözlerindeki ışık ve tebessümü onu büyülemişti. Etkinliğin sonunda cesaretini toplayarak Hande’nin yanına gitti ve işaret diliyle ona merhaba dedi. Hande, Selim’in bu jestine çok mutlu oldu ve o da işaret diliyle merhaba dedi. İkisi de ilk kez birbirlerinin dünyasına adım atmışlardı.

O günden sonra Selim ve Hande sık sık buluşmaya başladılar. Birlikte çok vakit geçiriyor, Selim Hande’ye bilgisayar programlama öğretiyor, Hande ise Selim’e resim yapmanın inceliklerini anlatıyordu. İkisi de birbirlerinin yeteneklerine hayran kalmışlardı. Zamanla aralarındaki bağ güçlendi ve dostlukları derin bir aşka dönüştü.

Selim ve Hande, birbirlerine olan sevgileriyle her türlü zorluğun üstesinden geliyorlardı. Selim, Hande’nin sessiz dünyasında onun sesini bulmuştu. Hande ise Selim’in tekerlekli sandalyesiyle engelleri aşmasına yardımcı oluyordu. Birbirlerine olan destekleri, aşklarının en büyük gücüydü.

Birlikte, engellilere yönelik birçok projede yer aldılar. Selim’in yazdığı yazılımlar, engellilerin hayatını kolaylaştırıyordu. Hande ise sanat atölyelerinde işitme engelli çocuklara resim yapmayı öğretiyordu. İkisi de kendi alanlarında fark yaratmaya devam ediyorlardı.

Yıllar geçti ve Selim ile Hande evlenmeye karar verdiler. Düğünlerinde, tüm sevdikleri onların mutluluğuna ortak oldu. Selim, düğün gününde yaptığı konuşmada, “Hande, sen benim hayatımın en güzel rüyasısın. Seninle tanıştığım gün, hayatımın en anlamlı günüydü. Seninle birlikte olmak, her gün yeniden doğmak gibi,” dedi.

Hande de işaret diliyle Selim’e, “Sen benim kahramanımsın. Seninle birlikteyken kendimi tamamlanmış hissediyorum. Seninle birlikte, engellerin sadece birer detay olduğunu anladım,” diye yanıt verdi.

Selim ve Hande, birbirlerine olan sevgileriyle her gün daha da güçleniyorlardı. Aşkları, engelleri aşan bir hikaye olarak çevrelerindeki herkese ilham vermeye devam etti. Birlikte geçirdikleri her gün, hayatın tüm zorluklarına karşı dimdik durdukları birer zaferdi. Ve bu zafer, onların aşkıyla daha da anlamlı hale geliyordu.

Bizi Destekleyenler: evden eve nakliyat